G
GLOBAL-NETWORK
Guest
'Türkiye köşeye sıkıştı'
Türkiye’de tüm işaretler iç siyaset açısından fırtınalı dönemlerin yaşanacağını gösteriyor. DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör yorumunda son günlerde tırmanan gerginliği değerlendirdi.
![](http://www.dw.de/image/0,,18358609_303,00.jpg)
Türkiye‘den kötü haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Neredeyse her gün bombalı saldırı, silahlı eylem, rehin alma ya da göstericilerle emniyet güçleri arasında çıkan çatışmalar..
Türkiye, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimlere iki ay kala ekonomi politikaları açısından da Avrupa’nın örnek ülkesi konumunu yitirdi.
İhracatta kaydedilen gerileme Türk ekonomisini ciddi bir şekilde tehdit ediyor. 2002'den bu yana tek başına iktidarda olan AKP, artık iç çatışmaların yaşandığı ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir partiye dönüştü. Bir kaç yıl öncesinde imrenilecek bir ekonomik büyüme göstermekle övünen Türkiye şimdi köşeye sıkıştı.
![](http://www.dw.de/image/0,,17839613_404,00.jpg)
Baha Güngör
Erdoğan'ı eleştirmeye yeltenenler ise, tıpkı yüzlerce gazeteci gibi, en iyi ihtimalle işlerinden oluyor. Bazıları cezaevlerini boyluyor ya da mahkemelerde yargılanıyor. Basın ve düşünce özgürlüğü konularında da Türkiye, uluslararası listelerde diktatörlükle yönetilen ülkelerin arasında utanç verici sıralarda yer alıyor.
Erdoğan anayasanın kendisine yüklediği tarafsızlık ilkesini hiçe sayıyor. Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen başbakan gibi davranıyor ve muhalefete çoğulcu demokrasinin temel değerleriyle uyuşmayan bir tarzda sözlü saldırılarda bulunuyor.
Erdoğan'dan sonra Başbakan koltuğuna oturan Ahmet Davutoğlu bu koşullar altında hükümet başkanı olarak kendini gösterme fırsatından yoksun kalıyor.
Halkın oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın şu sıralardaki en büyük hayali, Haziran'da yapılacak seçimlerde kurucusu olduğu AKP'nin 550 sandalyeli meclise en az 400 vekil göndermesi.
400 milletvekiliyle anayasayı değiştirerek, Fransa ve ABD'de olduğu gibi devlet başkanlığı sistemine geçmek isteyen Erdoğan, bu rakama ulaşılmaması halinde referanduma bile gitmeyi göze alıyor.
Bu konuda yapılacak bir halk oylaması toplumsal çatışmalara yol açabilecek, iç barışı tehdit edecek riskleri de beraberinde getirebilir.
İç barışın ne denli kırılgan olduğunu Erdoğan'ın Kürt politikasında izlediği siyasi taktikler ortaya koymuştur. 1999’dan bu yana İmralı Adası'nda hapis yatan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çözüm önerisine halen bir yanıt verilmiş değil. Öcalan'ın 1984'den bu yana 40 binden fazla kişinin yaşamına mal olan çatışmaları sonlandırmak üzere militanlarına yaptığı silahları bırakma çağrısı AKP içinde çözüm sürecine olumlu bakanlar ile eleştirel tutum sergileyenleri karşı karşıya getirdi.
Kısa süre önce Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamaların tersine „Türkiye'de Kürt sorunu yoktur“ diyerek adeta yangına körükle gitti.
1923'de Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, çok partili sistemle yönetildiği 65 yıl boyunca iç çekişmelerin siyasi rakipleri yok etme temeline dayalı yapısını değiştiremediği için çok acı dönemler geçirdi. Bu durumu iç barışa dönüştürecek adımların atılması cesaret ve riski göze almayı gerektirir. 60 yıldır çok az siyasetçinin böylesi özellikleri taşıması nedeniyle ülkede demokrasi çok defa sekteye uğramış, bunların bedelini de her defasında çok pahalı ödemiştir.
Erdoğan, Türkiye'de demokrasinin yeniden sıkıntılı bir sürece girmesini engelleyebilir. Ama bunun için uzlaşıya açık olduğunu göstermeli. Sonuçta Türkiye’de olumlu bir dönüşümü gerçekleştirebilecek biri varsa o da sadece Recep Tayyip Erdoğan'dır.
©Deutsche Welle Türkçe
Baha Güngör
Türkiye’de tüm işaretler iç siyaset açısından fırtınalı dönemlerin yaşanacağını gösteriyor. DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör yorumunda son günlerde tırmanan gerginliği değerlendirdi.
![](http://www.dw.de/image/0,,18358609_303,00.jpg)
Türkiye‘den kötü haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Neredeyse her gün bombalı saldırı, silahlı eylem, rehin alma ya da göstericilerle emniyet güçleri arasında çıkan çatışmalar..
Türkiye, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimlere iki ay kala ekonomi politikaları açısından da Avrupa’nın örnek ülkesi konumunu yitirdi.
İhracatta kaydedilen gerileme Türk ekonomisini ciddi bir şekilde tehdit ediyor. 2002'den bu yana tek başına iktidarda olan AKP, artık iç çatışmaların yaşandığı ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir partiye dönüştü. Bir kaç yıl öncesinde imrenilecek bir ekonomik büyüme göstermekle övünen Türkiye şimdi köşeye sıkıştı.
![](http://www.dw.de/image/0,,17839613_404,00.jpg)
Baha Güngör
Erdoğan'ı eleştirmeye yeltenenler ise, tıpkı yüzlerce gazeteci gibi, en iyi ihtimalle işlerinden oluyor. Bazıları cezaevlerini boyluyor ya da mahkemelerde yargılanıyor. Basın ve düşünce özgürlüğü konularında da Türkiye, uluslararası listelerde diktatörlükle yönetilen ülkelerin arasında utanç verici sıralarda yer alıyor.
Erdoğan anayasanın kendisine yüklediği tarafsızlık ilkesini hiçe sayıyor. Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen başbakan gibi davranıyor ve muhalefete çoğulcu demokrasinin temel değerleriyle uyuşmayan bir tarzda sözlü saldırılarda bulunuyor.
Erdoğan'dan sonra Başbakan koltuğuna oturan Ahmet Davutoğlu bu koşullar altında hükümet başkanı olarak kendini gösterme fırsatından yoksun kalıyor.
Halkın oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın şu sıralardaki en büyük hayali, Haziran'da yapılacak seçimlerde kurucusu olduğu AKP'nin 550 sandalyeli meclise en az 400 vekil göndermesi.
400 milletvekiliyle anayasayı değiştirerek, Fransa ve ABD'de olduğu gibi devlet başkanlığı sistemine geçmek isteyen Erdoğan, bu rakama ulaşılmaması halinde referanduma bile gitmeyi göze alıyor.
Bu konuda yapılacak bir halk oylaması toplumsal çatışmalara yol açabilecek, iç barışı tehdit edecek riskleri de beraberinde getirebilir.
İç barışın ne denli kırılgan olduğunu Erdoğan'ın Kürt politikasında izlediği siyasi taktikler ortaya koymuştur. 1999’dan bu yana İmralı Adası'nda hapis yatan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çözüm önerisine halen bir yanıt verilmiş değil. Öcalan'ın 1984'den bu yana 40 binden fazla kişinin yaşamına mal olan çatışmaları sonlandırmak üzere militanlarına yaptığı silahları bırakma çağrısı AKP içinde çözüm sürecine olumlu bakanlar ile eleştirel tutum sergileyenleri karşı karşıya getirdi.
Kısa süre önce Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamaların tersine „Türkiye'de Kürt sorunu yoktur“ diyerek adeta yangına körükle gitti.
1923'de Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, çok partili sistemle yönetildiği 65 yıl boyunca iç çekişmelerin siyasi rakipleri yok etme temeline dayalı yapısını değiştiremediği için çok acı dönemler geçirdi. Bu durumu iç barışa dönüştürecek adımların atılması cesaret ve riski göze almayı gerektirir. 60 yıldır çok az siyasetçinin böylesi özellikleri taşıması nedeniyle ülkede demokrasi çok defa sekteye uğramış, bunların bedelini de her defasında çok pahalı ödemiştir.
Erdoğan, Türkiye'de demokrasinin yeniden sıkıntılı bir sürece girmesini engelleyebilir. Ama bunun için uzlaşıya açık olduğunu göstermeli. Sonuçta Türkiye’de olumlu bir dönüşümü gerçekleştirebilecek biri varsa o da sadece Recep Tayyip Erdoğan'dır.
©Deutsche Welle Türkçe
Baha Güngör
Zuletzt bearbeitet: