Aktuelles
  • Herzlich Willkommen im Balkanforum
    Sind Sie neu hier? Dann werden Sie Mitglied in unserer Community.
    Bitte hier registrieren

Osmanisches Reich: rassistisch oder tolerant

@Nikos

Auch für dich gilt:

Bitte kein Spam, bleib beim Thema

Morgen werde ich weitere Quellen zum Thema posten.

Du kannst ja fernbleiben wenn du kein Interesse hast.
 
Ich sage ganz deutlich, dass diejenigen Ländern in Europa, die einen sehr langen osmanischen Einfluss hatten und lange unter ihrer Herrschaft waren, bis heute die ärmsten Ländern in Europa sind. Man kann ja den Human Development Index zum Vergleich nehmen. Dieser HDI-Wert ist ein Wohlstandsindikator.

Platz 1 hat Norwegen
Platz 6 ist Deutschland ----> nur mal als Orientierung

Platz 25 Slowenien
Platz 28 Tschechien ------> die beiden Länder haben einen langen österreichischen Einfluss

Platz 84 Mazedonien
Platz 86 BiH
Platz 95 Albanien --------->Diese Länder haben den längsten osmanischen Einfluss in Europa

Das ist Beweis genug...je länger man im OR war, desto ärmer sind diese Staaten heute.
 
Ärmste Länder?

Du meinst eher weniger amerikanisiert oder verwestlicht oder?
Verstehe mich nicht falsch ich bin kein feind des bösen westen aber seien wir mal ehrlich
heutzutage leben die meisten ihre Kulturen nur noch künstlich aus
jeder will sich dem westen anschließen Demokratie usw
Saudi Arabien Iran usw Islam hin oder her
keiner entkommt der Realität :D
 
Ich sage ganz deutlich, dass diejenigen Ländern in Europa, die einen sehr langen osmanischen Einfluss hatten und lange unter ihrer Herrschaft waren, bis heute die ärmsten Ländern in Europa sind. Man kann ja den Human Development Index zum Vergleich nehmen. Dieser HDI-Wert ist ein Wohlstandsindikator.

Platz 1 hat Norwegen
Platz 6 ist Deutschland ----> nur mal als Orientierung

Platz 25 Slowenien
Platz 28 Tschechien ------> die beiden Länder haben einen langen österreichischen Einfluss

Platz 84 Mazedonien
Platz 86 BiH
Platz 95 Albanien --------->Diese Länder haben den längsten osmanischen Einfluss in Europa

Das ist Beweis genug...je länger man im OR war, desto ärmer sind diese Staaten heute.

Das soll ein Beweis sein? Na ein Wunder,dass es der Türkei heute so gut geht.Natürlich blenden wir die weiteren Jahrhunderte nach der osmanischen Herrschaft aus. :D
 
Das soll ein Beweis sein? Na ein Wunder,dass es der Türkei heute so gut geht.Natürlich blenden wir die weiteren Jahrhunderte nach der osmanischen Herrschaft aus. :D

Jetzt ohne dich iwie angreifen zu wollen, hatte die Türkei einen Mann wie Mustafa Kemal. Er war derjenige, der das Land in die richtige Richtung gelenkt hatte. Die allgemeine Schulpflicht für Mädchen und Jungen, das aktive und passive Wahlrecht der Frau funktionierende Einrichtungen in Kunst, Medizin und viele andere sind sein Werk.

Bis zum zweiten WK ist die Bildung in deutscher Hand gewesen und wir haben wirklich davon profitiert, dass die jüdischen Intellektuellen 1933 in Deutschland verfolgt wurden. Sie haben die Türkei in wenigen Jahren sehr weit vorangebracht.
 
Jetzt ohne dich iwie angreifen zu wollen, hatte die Türkei einen Mann wie Mustafa Kemal. Er war derjenige, der das Land in die richtige Richtung gelenkt hatte. Die allgemeine Schulpflicht für Mädchen und Jungen, das aktive und passive Wahlrecht der Frau funktionierende Einrichtungen in Kunst, Medizin und viele andere sind sein Werk.

Bis zum zweiten WK ist die Bildung in deutscher Hand gewesen und wir haben wirklich davon profitiert, dass die jüdischen Intellektuellen 1933 in Deutschland verfolgt wurden. Sie haben die Türkei in wenigen Jahren sehr weit vorangebracht.

Warum angreifen? Das was du schreibst ist wohl bekannt.

Danke
 
[h=1]1933-1945 senelerinde Türkiye'ye sürgün[/h] Vikipedi, özgür ansiklopedi
Nasyonal sosyalizm döneminde tehdit altındaki yüzlerce kişi Almanya'dan Türkiye'ye sığınmacı olarak geldi. Almanya tarafından yurttaşlıktan atılanlar veya başka nedenlerle vatansız olanların pasaportlarına kısmen "heimatlos" damgası vuruldu, ki bu da sığınmacıların statüsüyle eşanlamlıydı ve Türkçe'ye "haymatloz", yurtsuzlar terimi olarak girdi.
[h=2]Konu başlıkları[/h]


[h=2]Tarihçe[/h] Türkiye, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Alman İmparatorluğu ile ticari ve askeri alanlarda sıkı bir işbirliği içindeydi. Bu tarihten itibaren Türkiye'de bazı Almanlar danışman olarak sözleşmeli çalışıyorlardı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin (NSDAP) iktidara gelmesinin ardından ve özellikle politik ve ırkçı nedenlerle istenmeyen devlet memurlarının devre dışı bırakılmasıyla tehdit altındaki sığınmacılar, kimi ülkelere olduğu gibi Türkiye'ye de kaçmışlardı ve "İmparatorluk ve Alman Halkı"ndan ayrı kalmak için İstanbul'da kendilerine "Alman Kolonisi B" (Almanca: Deutsche Kolonie B) adını verdiler. Sığınmacıların çoğu Yahudi karşıtı tehditlerden dolayı Almanya'yı terk etti. Sığınmacıların göç nedenlerini (çalışma amaçlı yasal göç veya politik nedenli göç) tam olarak tespit etmek mümkün değildir.
Bu zamana kadar Atatürk toplumun batılaşmasını hedefleyen kökten reformların uygulanmasını sağlamıştı. Ülke kalkınmasının daha ileriye taşınması için batılı bilim insanlarına ve teknisyenlere kucak açılmıştı. 1933 senesinde Türkiye'Maradona üniversiteler reforme edildi ve Temmuz ayında ilk Alman bilim insanlarıyla sözleşmeler imzalandı. Bu bilim insanları, işe alınmalarıyla beraber, Türkçe olarak ders vereceklerini ve Türkçe ders kitapları yayınlayacaklarını da yükümlenmişlerdi. Buna karşılık üniversitelerde ve devlet kurumlarında maaşları yüksek mevkiler elde ettiler, hatta sürgün Almanlar tarafından idare edilen kimi enstitüler de kuruldu. NSDAP'nin hükümeti ele geçirmesinin ardından Alman bilim dünyasından dışlanan akademisyenler Türk devletinin tekliflerini seve seve kabul etti. Avusturya'nın Almanya'ya bağlanmasından sonra Avusturya'dan ve daha sonrasında II. Dünya Savaşı'nda işgal edilen ülkelerden gelen sığınmacılar onları takip etti. 1937'den sonra Türkiye'ye sığınan bu göçmenler, özellikle ABD, hatta İngiltere gibi diğer ülkelere göç ettiler. 1945'e kadar Almaca konuşulan ülkelerden yaklaşık 1000 sığınmacı Türkiye'ye göç etmiştir. Türkiye tarihçisi Stanford Shaw bu konuda şöyle yazıyor:
[TABLE="width: 40, align: center"]
[TR]
[TD="align: left"]“[/TD]
[TD]„Atatürk ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından Hitler'in öğretim ve bilimden ihraç ettiği insanlardan faydalanıp, yüzlercesinin Türkiye'ye getirterek Türkiye'Maradona üniversitelerin ve bilim kurumlarının önemli ölçüde geliştirilmesini sağlamalarıyla, Yahudi sığınmacılara yapılan Türk yardımı 30'ların ilk yıllarında başlamıştır.“[/TD]
[TD="align: right"]„[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 3"][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
Ancak, Stanford Shaw savunmacı bir bilim adamı olarak bilinir. Yurt dışındaki Türk diplomatlar da Yahudilerin sürgün edilmesini kısmen engellemişlerdir. Marsilya başkonsolosu Necdet Kent 18000 kaçak Yahudi'ye Türk pasaportu vermiştir. Rodos Adası başkonsolosu Selahattin Ülkümen 200 Yahudi'nin Türkiye'ye kaçmasını sağlamıştır ve bu başarısından dolayı kendisine Uluslararası Dürüstler (İbranice: חסידי אומות העולם‎, Chassidey Umot HaOlam, Dünya uluslarının dürüst insanları) ödülüne layık görülmüştür.
Ancak daha sonraları, II. Dünya Savaşı öncesinde, Türkiye Yahudi sığınmacıların göç etmelerini engelleyici kanunlar çıkardı. Toplamda 67 Yahudi sığınmacının iltica talebi reddedildi. Bazı sığınmacılar başarıyla Türk vatandaşlığı için başvuruda bulundular. Türklerle kimi evlilikler de gerçekleştirldi.
1949'a kadar sığınmacıların üçte ikisi geldikleri ülkelere döndüler. Yaklaşık % 30u da ABD'ye göç etti ve sadece çok az sayıda sığınmacı Türkiye'de kaldı. Büyük uyum problemleri ve Türk devletinin sığınmacıları karşı uyguladığı otoriter yaklaşım, aslında yeniden göç etmeye motive eden faktörlerdi, diye Liselotte Dieckmann açıkça anlatıyor.
[h=2]Almanca Konuşan Sığınmacılar[/h]
[h=2]Diğer Bilgiler[/h] Ernst Reuter yurduna geri döndükten sonra, SED (Almanca: Sozialistische Einheipspartei Deutschlands) sığınmacı olarak kaldığı ülke nedeniyle onunla alay edilmişti. Birçok haber ve özellikle karikatürde "ayakkabı boyacısı" ya da 1925 yılında fesin Atatürk tarafından yasaklanmasına rağmen "fes takan biri" olarak lanse edildi. Ayrıca pasaportunun nasyonal sosyalist konsolos Franz von Papen tarafından uzatıldığı öne sürüldü.

  • „Nazilerden nefret etmek yetmez. Hepimiz bu rejimle iyi bir Alman'ın yapmakla mükellef olduğu bir görevi yaparcasına savaşmalıyız.“ Ernst Engelberg, tarihçi, 1943'de Türkiye'Maradona Almanlara yaptığı konuşmada.
  • „Ve gerçekten, buraya (Türkiye'ye) yaptığımız bu yolculuk, kurtuluştu.“ Martin Winter, mimar.
  • „Türkiye'de çok iyi arkadaşlarımız vardı ve daha nice sosyal ilişkilerimiz.“ Hans Bodländer, mühendis ve fotoğrafçı, 1998'de yaptığı değerlendirmede.
  • „Buradaki (Türkiye'Maradona) çalışmamın ne kadar renkli olduğunu tahmin bile edemezsiniz.“ Gustav Oelsner, mimar, 1947.
  • „Romantik bir dönem olarak algıladığım bu dönem, sanat çalışmalarımda en derin etki yapan dönemlerden biri oldu.“ Carl Ebert, tiyatro yönetmeni, 1971'de Türkiye'de sığınmacı olduğu dönem için söyledikleri. Hayatının en mutlu günlerini, söylediğine göre Türkiye'de yaşamıştı.
  • „Yazdıklarımı okudu ve ardından şöyle dedi: Sadece bir şartla bana ithaf edebilirsin. 'İthafın altına Berlin cerrahi amblemini koyacaksınız!'“ Prof. Arslan Terzioğlu, Rudolf Nissen hakkında, 2006 İstanbul.
  • „Türkiye ve Avrupa'daki Türkler hakkında yapılan tartışmalarda isterdim ki, batı dünyası büyük bir yıkım ve tahrip içindeyken Türkiye birçok batılı bilim insanına sadece kapılarını değil, aynı zamanda kalbini açan bir ülke olduğu unutulmasın.“ Susan Ferenz-Schwartz, Philipp Schwartz, Arslan Terzioğlu'na 2003 (Orijinali Türkçe).
  • „Şaşarak kederle memleketimden sürgün edileceğimi anlamak zorunda kalınca, sadece Türkiye bana kucak açarak kabul etti. Burası benim memleketim. Burdan gidemem ve bana gösterilen iyiliğe karşılık nankörlük edemem.“ Erich Frank, Türkiye'yi terk etmeyi redderken.
  • „Batının hastalıklı hızlı tempo alışkanlığını bırkmayı deneyin, doğudan gerçekten birşeyler öğrenebiliriz!“ Andreas Tietze, türkolog, bir meslektaşına.


Hier eine Liste der jüdischen Wissenschaftler, die in der Türkei Zuflucht fanden. Wirklich ein sehr willkommener Umstand für die Türkei

- - - Aktualisiert - - -

[h=1]1933-1945 senelerinde Türkiye'ye sürgün[/h] Vikipedi, özgür ansiklopedi
Nasyonal sosyalizm döneminde tehdit altındaki yüzlerce kişi Almanya'dan Türkiye'ye sığınmacı olarak geldi. Almanya tarafından yurttaşlıktan atılanlar veya başka nedenlerle vatansız olanların pasaportlarına kısmen "heimatlos" damgası vuruldu, ki bu da sığınmacıların statüsüyle eşanlamlıydı ve Türkçe'ye "haymatloz", yurtsuzlar terimi olarak girdi.
[h=2]Konu başlıkları[/h]


[h=2]Tarihçe[/h] Türkiye, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Alman İmparatorluğu ile ticari ve askeri alanlarda sıkı bir işbirliği içindeydi. Bu tarihten itibaren Türkiye'de bazı Almanlar danışman olarak sözleşmeli çalışıyorlardı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin (NSDAP) iktidara gelmesinin ardından ve özellikle politik ve ırkçı nedenlerle istenmeyen devlet memurlarının devre dışı bırakılmasıyla tehdit altındaki sığınmacılar, kimi ülkelere olduğu gibi Türkiye'ye de kaçmışlardı ve "İmparatorluk ve Alman Halkı"ndan ayrı kalmak için İstanbul'da kendilerine "Alman Kolonisi B" (Almanca: Deutsche Kolonie B) adını verdiler. Sığınmacıların çoğu Yahudi karşıtı tehditlerden dolayı Almanya'yı terk etti. Sığınmacıların göç nedenlerini (çalışma amaçlı yasal göç veya politik nedenli göç) tam olarak tespit etmek mümkün değildir.
Bu zamana kadar Atatürk toplumun batılaşmasını hedefleyen kökten reformların uygulanmasını sağlamıştı. Ülke kalkınmasının daha ileriye taşınması için batılı bilim insanlarına ve teknisyenlere kucak açılmıştı. 1933 senesinde Türkiye'Maradona üniversiteler reforme edildi ve Temmuz ayında ilk Alman bilim insanlarıyla sözleşmeler imzalandı. Bu bilim insanları, işe alınmalarıyla beraber, Türkçe olarak ders vereceklerini ve Türkçe ders kitapları yayınlayacaklarını da yükümlenmişlerdi. Buna karşılık üniversitelerde ve devlet kurumlarında maaşları yüksek mevkiler elde ettiler, hatta sürgün Almanlar tarafından idare edilen kimi enstitüler de kuruldu. NSDAP'nin hükümeti ele geçirmesinin ardından Alman bilim dünyasından dışlanan akademisyenler Türk devletinin tekliflerini seve seve kabul etti. Avusturya'nın Almanya'ya bağlanmasından sonra Avusturya'dan ve daha sonrasında II. Dünya Savaşı'nda işgal edilen ülkelerden gelen sığınmacılar onları takip etti. 1937'den sonra Türkiye'ye sığınan bu göçmenler, özellikle ABD, hatta İngiltere gibi diğer ülkelere göç ettiler. 1945'e kadar Almaca konuşulan ülkelerden yaklaşık 1000 sığınmacı Türkiye'ye göç etmiştir. Türkiye tarihçisi Stanford Shaw bu konuda şöyle yazıyor:
[TABLE="width: 40, align: center"]
[TR]
[TD="align: left"]“[/TD]
[TD]„Atatürk ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından Hitler'in öğretim ve bilimden ihraç ettiği insanlardan faydalanıp, yüzlercesinin Türkiye'ye getirterek Türkiye'Maradona üniversitelerin ve bilim kurumlarının önemli ölçüde geliştirilmesini sağlamalarıyla, Yahudi sığınmacılara yapılan Türk yardımı 30'ların ilk yıllarında başlamıştır.“[/TD]
[TD="align: right"]„[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 3"][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
Ancak, Stanford Shaw savunmacı bir bilim adamı olarak bilinir. Yurt dışındaki Türk diplomatlar da Yahudilerin sürgün edilmesini kısmen engellemişlerdir. Marsilya başkonsolosu Necdet Kent 18000 kaçak Yahudi'ye Türk pasaportu vermiştir. Rodos Adası başkonsolosu Selahattin Ülkümen 200 Yahudi'nin Türkiye'ye kaçmasını sağlamıştır ve bu başarısından dolayı kendisine Uluslararası Dürüstler (İbranice: חסידי אומות העולם‎, Chassidey Umot HaOlam, Dünya uluslarının dürüst insanları) ödülüne layık görülmüştür.
Ancak daha sonraları, II. Dünya Savaşı öncesinde, Türkiye Yahudi sığınmacıların göç etmelerini engelleyici kanunlar çıkardı. Toplamda 67 Yahudi sığınmacının iltica talebi reddedildi. Bazı sığınmacılar başarıyla Türk vatandaşlığı için başvuruda bulundular. Türklerle kimi evlilikler de gerçekleştirldi.
1949'a kadar sığınmacıların üçte ikisi geldikleri ülkelere döndüler. Yaklaşık % 30u da ABD'ye göç etti ve sadece çok az sayıda sığınmacı Türkiye'de kaldı. Büyük uyum problemleri ve Türk devletinin sığınmacıları karşı uyguladığı otoriter yaklaşım, aslında yeniden göç etmeye motive eden faktörlerdi, diye Liselotte Dieckmann açıkça anlatıyor.
[h=2]Almanca Konuşan Sığınmacılar[/h]
[h=2]Diğer Bilgiler[/h] Ernst Reuter yurduna geri döndükten sonra, SED (Almanca: Sozialistische Einheipspartei Deutschlands) sığınmacı olarak kaldığı ülke nedeniyle onunla alay edilmişti. Birçok haber ve özellikle karikatürde "ayakkabı boyacısı" ya da 1925 yılında fesin Atatürk tarafından yasaklanmasına rağmen "fes takan biri" olarak lanse edildi. Ayrıca pasaportunun nasyonal sosyalist konsolos Franz von Papen tarafından uzatıldığı öne sürüldü.

  • „Nazilerden nefret etmek yetmez. Hepimiz bu rejimle iyi bir Alman'ın yapmakla mükellef olduğu bir görevi yaparcasına savaşmalıyız.“ Ernst Engelberg, tarihçi, 1943'de Türkiye'Maradona Almanlara yaptığı konuşmada.
  • „Ve gerçekten, buraya (Türkiye'ye) yaptığımız bu yolculuk, kurtuluştu.“ Martin Winter, mimar.
  • „Türkiye'de çok iyi arkadaşlarımız vardı ve daha nice sosyal ilişkilerimiz.“ Hans Bodländer, mühendis ve fotoğrafçı, 1998'de yaptığı değerlendirmede.
  • „Buradaki (Türkiye'Maradona) çalışmamın ne kadar renkli olduğunu tahmin bile edemezsiniz.“ Gustav Oelsner, mimar, 1947.
  • „Romantik bir dönem olarak algıladığım bu dönem, sanat çalışmalarımda en derin etki yapan dönemlerden biri oldu.“ Carl Ebert, tiyatro yönetmeni, 1971'de Türkiye'de sığınmacı olduğu dönem için söyledikleri. Hayatının en mutlu günlerini, söylediğine göre Türkiye'de yaşamıştı.
  • „Yazdıklarımı okudu ve ardından şöyle dedi: Sadece bir şartla bana ithaf edebilirsin. 'İthafın altına Berlin cerrahi amblemini koyacaksınız!'“ Prof. Arslan Terzioğlu, Rudolf Nissen hakkında, 2006 İstanbul.
  • „Türkiye ve Avrupa'daki Türkler hakkında yapılan tartışmalarda isterdim ki, batı dünyası büyük bir yıkım ve tahrip içindeyken Türkiye birçok batılı bilim insanına sadece kapılarını değil, aynı zamanda kalbini açan bir ülke olduğu unutulmasın.“ Susan Ferenz-Schwartz, Philipp Schwartz, Arslan Terzioğlu'na 2003 (Orijinali Türkçe).
  • „Şaşarak kederle memleketimden sürgün edileceğimi anlamak zorunda kalınca, sadece Türkiye bana kucak açarak kabul etti. Burası benim memleketim. Burdan gidemem ve bana gösterilen iyiliğe karşılık nankörlük edemem.“ Erich Frank, Türkiye'yi terk etmeyi redderken.
  • „Batının hastalıklı hızlı tempo alışkanlığını bırkmayı deneyin, doğudan gerçekten birşeyler öğrenebiliriz!“ Andreas Tietze, türkolog, bir meslektaşına.


Hier eine Liste der jüdischen Wissenschaftler, die in der Türkei Zuflucht fanden. Wirklich ein sehr willkommener Umstand für die Türkei
 
Ich sage ganz deutlich, dass diejenigen Ländern in Europa, die einen sehr langen osmanischen Einfluss hatten und lange unter ihrer Herrschaft waren, bis heute die ärmsten Ländern in Europa sind. Man kann ja den Human Development Index zum Vergleich nehmen. Dieser HDI-Wert ist ein Wohlstandsindikator.

Platz 1 hat Norwegen
Platz 6 ist Deutschland ----> nur mal als Orientierung

Platz 25 Slowenien
Platz 28 Tschechien ------> die beiden Länder haben einen langen österreichischen Einfluss

Platz 84 Mazedonien
Platz 86 BiH
Platz 95 Albanien --------->Diese Länder haben den längsten osmanischen Einfluss in Europa

Das ist Beweis genug...je länger man im OR war, desto ärmer sind diese Staaten heute.

Das sind keine Beweise du hast hier Staaten aufgezählt die im alten Jugoslawien geknechtet wurden sind. Ausgenommen Maze/Albanien. Darunter noch drunter gelegt, dass die Sovjet-Union den Balkan eroberte wie auch Das Dritte Reich. Der Balkan an sich wurde nie wirklich gefördert er ist Sinnbild eines Schlachtfeldes gewesen schon immer.

Schön dazu, dass du Länder wie eben Griechenland(Platz 29), Rumänien(54), Saudi-Arabien(34), Zypern(32) einfach mal ausblendest.

Die Türkei selbst trotz Wirtschafts-Wachstum-Aufschwung und weiter Entwicklung wie auch Stabilität nur auf Platz 69. Sogar unter einem Land wie dem Libanon, dessen Bevölkerung größtenteils im Ausland lebt oder Lybien.
 
Zurück
Oben