Aktuelles
  • Herzlich Willkommen im Balkanforum
    Sind Sie neu hier? Dann werden Sie Mitglied in unserer Community.
    Bitte hier registrieren

Türkischer Frühling

Das ist eine unbewiesene Behauptung.

Devlet görevlisi: Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin. Nasılsın?
Abdullah Öcalan: (Şaşkın ve morali bozuk bir halde) Sağol, iyiyim.
Devlet görevlisi: Miden mi yanıyor?
Abdullah Öcalan: İyi.
Devlet görevlisi: Yani sağlıktan bir problemin yok?
(Kafasıyla "Hayır" işareti yapıyor.)
Devlet görevlisi: Ne var? Midende mi var? Ağrı, ekşime falan mı var? Yanma mı var?
(Kafasını sağa sola sallayarak yüzünü ekşitiyor.)
Devlet görevlisi: Tamam, gereken tedaviyi biz yaptırırız. Şimdi sana bazı şeyler sormak istiyorum.
(Öcalan sürekli gözlerini kapatıyor.)
Devlet görevlisi: Gözlerini kapatmana gerek yok. İstersen suyla silelim mi? Bant izleri rahatsız ediyorsa suyla silelim gözlerini, rahat etsin.
(Öcalan, kafasını sallayarak "Hayır" diyor.)
Devlet görevlisi: Sen şimdi bizim misafirimizsin. Rahat ol. Yani kendini öyle sıkıntıya sokma. İstediğin birşey varsa...
Abdullah Öcalan: Ben ülkemi severim. Annem de Türk'tü.

Devlet görevlisi: Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misin?

Abdullah Öcalan: Bir hizmet imkánım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey söylemeyin. Hizmet gerekirse yaparım.
Devlet görevlisi: Sorulara cevap verirsen, hizmet yapmış olursun. Yüzünü gözünü silelim eğer rahatsız oluyorsan.

Abdullah Öcalan: Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim. Bunları, halkın içinde konuşuyorum. Başka bir şey de konuşmam. Bir hizmet imkánım varsa, ben inanıyorum vardır, daha üst düzeydekilere de bildirirsek, ben hizmeti seve seve ederim. Ben hizmet edeceğim. Çok iyi edeceğim.
Devlet görevlisi: Şimdi bak kaydediyoruz, senin şeylerini.
Abdullah Öcalan: Yayınlayın. İşkence etmediniz, benim içimden geliyor. Ama ben gerçekten söylüyorum. Türkiye'yi seviyorum. Ve Türk halkını da seviyorum. Onlar için iyi hizmet edeceğime inanıyorum. Fırsat verilirse yaparım.

Devlet görevlisi: Şimdi fırsat verilecek de. İstediklerin ne?
Abdullah Öcalan: Kendinizi yormayın, böyle şeylere gerek yok.
Devlet görevlisi: Yok zaten, bir emniyet tedbiri.
Abdullah Öcalan: Pek sevindiğim bir nokta var. Eğer dikkat edilirse aslında konuşulacak bir konu bu. Ama içime öyle doğuyor ki. Gerçekten iyi hizmetler yapacağıma inanıyorum.
 
Devlet görevlisi: Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin. Nasılsın?
Abdullah Öcalan: (Şaşkın ve morali bozuk bir halde) Sağol, iyiyim.
Devlet görevlisi: Miden mi yanıyor?
Abdullah Öcalan: İyi.
Devlet görevlisi: Yani sağlıktan bir problemin yok?
(Kafasıyla "Hayır" işareti yapıyor.)
Devlet görevlisi: Ne var? Midende mi var? Ağrı, ekşime falan mı var? Yanma mı var?
(Kafasını sağa sola sallayarak yüzünü ekşitiyor.)
Devlet görevlisi: Tamam, gereken tedaviyi biz yaptırırız. Şimdi sana bazı şeyler sormak istiyorum.
(Öcalan sürekli gözlerini kapatıyor.)
Devlet görevlisi: Gözlerini kapatmana gerek yok. İstersen suyla silelim mi? Bant izleri rahatsız ediyorsa suyla silelim gözlerini, rahat etsin.
(Öcalan, kafasını sallayarak "Hayır" diyor.)
Devlet görevlisi: Sen şimdi bizim misafirimizsin. Rahat ol. Yani kendini öyle sıkıntıya sokma. İstediğin birşey varsa...
Abdullah Öcalan: Ben ülkemi severim. Annem de Türk'tü.

Devlet görevlisi: Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misin?

Abdullah Öcalan: Bir hizmet imkánım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey söylemeyin. Hizmet gerekirse yaparım.
Devlet görevlisi: Sorulara cevap verirsen, hizmet yapmış olursun. Yüzünü gözünü silelim eğer rahatsız oluyorsan.

Abdullah Öcalan: Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim. Bunları, halkın içinde konuşuyorum. Başka bir şey de konuşmam. Bir hizmet imkánım varsa, ben inanıyorum vardır, daha üst düzeydekilere de bildirirsek, ben hizmeti seve seve ederim. Ben hizmet edeceğim. Çok iyi edeceğim.
Devlet görevlisi: Şimdi bak kaydediyoruz, senin şeylerini.
Abdullah Öcalan: Yayınlayın. İşkence etmediniz, benim içimden geliyor. Ama ben gerçekten söylüyorum. Türkiye'yi seviyorum. Ve Türk halkını da seviyorum. Onlar için iyi hizmet edeceğime inanıyorum. Fırsat verilirse yaparım.

Devlet görevlisi: Şimdi fırsat verilecek de. İstediklerin ne?
Abdullah Öcalan: Kendinizi yormayın, böyle şeylere gerek yok.
Devlet görevlisi: Yok zaten, bir emniyet tedbiri.
Abdullah Öcalan: Pek sevindiğim bir nokta var. Eğer dikkat edilirse aslında konuşulacak bir konu bu. Ama içime öyle doğuyor ki. Gerçekten iyi hizmetler yapacağıma inanıyorum.

In der Not frisst der Teuel fliegen.
 
Der Vater von Ibrahim Tatlises ist Araber. Emrah ist "Diyarbakirli Kako" und kein Kurde. Hülya Avsar ist mütterlicherseits türkisch. Und Ferdi Tayfur ist auch kein Kurde, Necati Sasmaz ist Zaza. Die Wahrheit sollte man nicht mit der Mehrheit verwechseln.

Selbst Ahmet Kaya war halb Türke.

Ausser Ahmet Baba war und ist keiner von den aufgezählten Kurde!!! Punkt aus! Wer auch sehr wichtig ist: Yilmaz Güney.

Das kurdische Volk vergisst nicht, wer einst seine Wurzeln verleugnete. Klar, jetzt sind sie alle wieder da, aber man weiss ja, wie der Wind wehte, als die Not der Kurden groß war.
Sollen sie das türkische Volk belustigen, das kurdische ist ihnen gegenüber skeptisch und brauchte keine Schönwetter Kurden.
 
Das ist dein Beispiel? :veles:

Ja, schließlich rennt ihr immer noch rum und schreibt biji Obama und das obwohl diese Menschen euch seit Jahrzehnten zeigen dass ihr für sie die Ethnie mit dem niedrigsten Wert im Nahen Osten seid.

Das ist doch ein Zeichen für Dummheit und Vergesslichkeit.
 
Ja, schließlich rennt ihr immer noch rum und schreibt biji Obama und das obwohl diese Menschen euch seit Jahrzehnten zeigen dass ihr für sie die Ethnie mit dem niedrigsten Wert im Nahen Osten seid.

Das ist doch ein Zeichen für Dummheit und Vergesslichkeit.

Na ja,von der Türkei hat man noch weniger Wertschätzung erfahren. Zudem waren die Amis auf seiten ihres Partners in der region: der Türkei. Israel übrigens auch. Viele Waffensysteme wurden der Türkei geliefert.

Aber heute ist das anders.
 
Zurück
Oben