Aktuelles
  • Herzlich Willkommen im Balkanforum
    Sind Sie neu hier? Dann werden Sie Mitglied in unserer Community.
    Bitte hier registrieren

Nachrichten aus der Türkei

Die Nachricht um deren Übersetzung ZX-R bat versuche ich aus bestem Gewissen heraus wie folgt kurz und Zusammenfassend zu Übersetzen.Einige der Türkischen Fischer beklagen sich seit jahren über die Provokationen,die von der Griechischen Küstenwache und der Marine ausgehen.Als eines Tages Türkische Fischer wieder hinaus zur See fuhren,kam es erneut zu einer Provokation,ein Boot der Griechischen Küstenwache hielt direkt auf das Türkische Fischerboot zu und drehte in letzter Sekunde ab,die Griechische Küstenwache schnitt das Kleine Fischerboot daraufhin mehrmals und Provozierte bewusst Wellen um das Fischerboot herum.

Nun handelt es sich bei diesen Menschen,die der Fischerei nachgehen doch schon ohnehin um "Arme Schlucker",die versuchen sich auf diesem Harten Wege ihren Lebensunterhalt,ihr Täglich Brot zu verdienen,es sind weder Terroristen noch Illegale Flüchtlinge.Es handelt sich hierbei um Fischer,die in TÜRKISCHEN Gewässern ihrer Arbeit nachgehen.Die Griechische Küstenwache versuchte mit ihren Manövern die Fischer regelrecht zu Terrorisieren,anders kann man sich das nicht erklären.

Wie dem auch sei,daraufhin wurde im gegenzug die Türkische Küstenwache durch die Fischer,die ihre Sicherheit gefährdet sahen,alarmiert.Innerhalb von Minuten war ein Bewaffnetes Schnellboot der Türkischen Küstenwache zur Stelle.Nun wurde der Spieß umgedreht,der Provokateur,der es sich zur Aufgabe gemacht hatte ein Kleines Fischerboot samt Crew zu terrorisieren,wurde fortan zum Provozierten,der nach einigen Minuten die flucht ergriff.

Einen Ähnlichen vorfall gab es,wie Achilles bereits festgestellt hat,letztes Jahr.Der Vorfall wurde Dokumentiert,das Video gibt es oben zu sehen.Man sieht von welcher seite die Provokationen ausgingen.Auch kommt es immer wieder vor,das die Griechische Küstenwache bzw Marine,sich auf Internationalen Gewässern befindende Türkische Frachtschiffe auf dem Wege nach Israel und zurück,bewusst schneidet oder anderwertig Provoziert.

Meine Frage wäre,kommen diese Vorfälle denn nicht in den Griechischen Medien? Ich würde gerne beide seiten dazu hören, die Türkische kenne ich ja bereits,wie wird in den Griechischen Medien über diese Vorfälle berrichtet? Findet ihr das Verhalten der Griechischen Küstenwache gegenüber Türkischen Fischern oder den Flüchtlingen gut oder gerechtfertigt? Danke!











ASELSAN mühendisi Erdem Uğur evinde ölü bulundu

[FONT=pt_sansregular]EBUBEKİR ATMACA - ANKARA (CİHAN)

[/FONT]
Sie haben keine Berechtigung Anhänge anzusehen. Anhänge sind ausgeblendet.


[FONT=pt_sansregular]ASELSAN’da çalışan mühendis Erdem Uğur (28) evinde ölü bulundu. Polisler Erdem Uğur'un dairesine girdiğinde 'Dikkat gaz açık' yazılı bir uyarı notuyla akrşılaştı. Uğur, yanında mutfak tüpü, tüpün hortumu da yatağın içindeyken ölü halde bulundu. Daha önce de ASELSAN'da çalışan 5 mühendis esrarengiz şekilde ölü bulunmuştu.


İki gün önce iş arkadaşlarına mesaj atan Erdem Uğur, rahatsız olduğunu ve işe gelemeyeceğini söyledi. Daha sonra Erdem Uğur’dan haber alamayan arkadaşları, durumunu öğrenmek için dün sabah Çankaya Cebeci Mahallesi'ndeki evine geldi. Kapıyı çalan arkadaşları içerden ses gelmeyince durumu polise bildirdi.

[FONT=pt_sansbold !important]UYARI NOTU: DİKKAT GAZ AÇIK
[/FONT]

27417205.jpg


Çilingir yardımıyla içeri giren polis, girişte ‘Dikkat gaz açık’ yazılı kağıdı fark etti. Polis, Uğur’u yatağında hareketsiz halde buldu. Polis, ayrıca Uğur’un yatağının yanında bir adet mutfak tüpü ile tüpün bağlı hortumunun yorganın altında olduğunu gördü. Ortamda yoğun gaz olduğu anlaşıldı. Sağlık ekiplerinin yaptığı kontrollerde şahsın hayatını kaybettiği belirlendi. İlk belirlemelere göre, Erdem Uğur’un gaz zehirlenmesi sonucu öldüğü ifade edildi.

[FONT=pt_sansbold !important]POLİS İNCELEMEYİ MASKEYLE YAPTI[/FONT]
Daha önce de ASELSAN mühendislerinin şüpheli biçimde ölmesi nedeniyle Erdem Uğur'un ölümüyle ilgili Başkent polisi alarma geçti. Asayiş ekipleri yanı sıra Cinayet Büro dedektifleri de olay yerine geldi. Ekipler, bina çevresinde araştırma yaptı. Olay Yeri İnceleme ekipleri de içerdeki yoğun gaz nedeniyle çalışmalarını maskeyle gerçekleştirdi. Detaylı parmak izi araması yapıldı. İncelemelerin ardından toplanan deliller, torbalarla polis aracına taşındı. Şahsın evinde bulunan A4 kağıdına yazılı, ‘Dikkat gaz açık’ yazısı da incelenmek üzere emniyete götürüldü.

27417708.jpg


[FONT=pt_sansbold !important]BİNANIN DOĞAL GAZI ÖNCEKİ GÜN İHBAR ÜZERİNE KESİLMİŞ[/FONT]
Apartmandaki vatandaşların, önceki akşam yoğun gaz nedeniyle Başkent Gaz’a ihbarda bulunduğu ve binanın gazının kesildiği öğrenildi. Başkent Gaz, görevlileri bugün ikinci kez gelip inceleme yaptı.

27417242.jpg


[FONT=pt_sansbold !important]MANYETİK ALAN KONUSUNDA UZMAN[/FONT]
İzmirli ve bekar olduğu bildirilen mühendis Erdem Uğur'un, manyetik alan konusunda uzman olduğu öğrenildi. Şahsın ikametinde yalnız yaşadığı kaydedildi.
Yapılan incelemelerin ardından mühendis Erdem Uğur’un cenazesi savcının talimatıyla Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

[FONT=pt_sansbold !important]ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ BULUNAN DİĞER ASELSAN MÜHENDİSLERİ[/FONT]
Hüseyin Başbilen 7 Ağustos 2006’da aracında boğazı ve bileği kesilmiş halde bulunmuş, 17 Ocak 2007’de ise yine Aselsan’da görevli mühendis Halim Ünal’ın kafasına isabet eden tek kurşunla öldüğü haberi gazetelere yansımıştı. 9 gün sonra da bir başka Aselsan çalışanı Mühendis Evrim Yançeken oturduğu binanın altıncı katından düşerek hayatını kaybetmişti. ODTÜ mezunu üç mühendisin önemli askeri projeler üzerinde çalıştıkları ve bu nedenle öldürüldükleri iddia edilmişti.
Yaklaşık 10 ay sonra 9 Ekim 2007’de de yazılım mühendisi Burhanettin Volkan, askerliğini yaparken nöbetçi silahı ile intihar etti. Askere gitmeden önce psikolojik tedavi görmeye başlayan Volkan, vatani görevini yaparken evlenmiş ve dünyaevine gireli henüz 40 gün olmuştu.

26 Ocak 2013'te ASELSAN Akyurt Tesisleri’nde mikroelektronik güdüm ve elektro-optik grubu projelerde çalışan Hakan Öksüz trafik kazasında yaşamını yitirdi. Öksüz'ün kullandığı aracın kontrolden çıkarak şehir merkezi sapağında bariyerlere çarptığı ve daha sonra takla attığı ortaya çıkmıştı. Kazanın ardından olay yerinde Hakan Öksüz’ün kimliğinin, cüzdanının, hatta cep telefonunun dahi bulunmaması akıllarda soru işaretleri bırakmıştı.


[/FONT]
[FONT=pt_sansregular]
[/FONT]
 
Zuletzt bearbeitet:
[h=1]Maltepe, Fatih ve Sultangazi'de bomba alarmı![/h][h=2]İstanbul Maltepe'de Atatürk büstünün altına bırakılan süpheli paketten el yapımı bomba çıktı.

Fatih'te bir trafonun yakınına bırakılan paket patladı. Şans eseri ölen yada yaralanan olmadı.

Son olarak, Sultangazi'de otobüs durağına bırakılan paketten bomba düzeneği çıktı.

Terör örgütünün gençlik yapılanması YDG-H'ye ait olduğu iddia edilen twitter hesabından ise bir açıklama yapıldı. Örgüt açıklamada bombaları üstlendi, 7 ayrı noktaya patlayıcı bırakıldığı savunuldu.[/h]
0Sitene Ekle
İHA-DHA


Edinilen bilgilere göre, Maltepe Fındıklı Mahallesi Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Maltepe Fındıklı Zabıta Müdürlüğü önünde şüpheli bir paket gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, Atatürk büstüne bırakılan paketi inceledi ve üzerinde “Cizre’nin hesabı sorulacak” yazısı olduğunu gördü. Bunun üzerine çevrede geniş güvenlik önlemleri alan polis, bomba imha uzmanlarına haber verdi.

İstanbul’da bir bomba şüphesi daha







Olay yerine gelen bomba imha ekibi, özel kıyafetlerini giyerek pakete müdahale etti. Paketin fünye bağlanarak patlatılmasına karar verildi. Şüpheli paket geniş güvenlik önlemleri altında büyük bir gürültü ile patlatıldı. Yapılan incelmede şüpheli paketin içerisinde el yapımı parça tesirli bomba olduğu anlaşıldı.
Bombadan arta kalan parçalar, incelenmek üzere emniyete götürüldü.




FATİH'TE DE EL YAPIMI PATLAYICI

Öte yandan Fatih Millet Caddesi’nde bir trafonun yanında patlama meydana geldi. Patlama sonrası olay yerine çok sayıda polis ekibi ve bomba imha uzmanları sevk edildi.

Yapılan ilk incelemede patlama nedeninin el yapımı parça ve basınç etkili bir bomba olduğu belirlendi. Olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı.

Görgü şahitleri bir palama meydana geldiğini ve polisin olaya müdahale ettiğini söyledi

Çevrede geniş güvenlik önlemleri alan polisin incelemesi sürüyor.

SULTANGAZİ'DE BOMBA DÜZENEĞİ

Sultangazi'de şüpheli bir paket bomba imha robotunun yerleştirdiği fünye ile patlatıldı.

Yunus Emre Mahallesi, Adem Yavuz Caddesi üzerinde bulunan otobüs durağının yanına şüpheli bir paketi görenler durumu polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen polis ekipleri, paketin üzerinde YDG-H yazısını görmesi üzerine güvenlik önlemi alarak bomba uzmanı ekiplere haber verdi.

Olay yerine gelen bomba uzmanları, bomba imha robotu ile şüpheli pakete fünye yerleştirerek patlattı. Büyük bir gürültüyle gerçekleşen patlamada paketten piknik tüpü üzerine sarılı bomba düzeneği çıktı. Ekiplerin olay yerinde çalışması devam ediyor.

YDG-H ÜSTLENDİ

Twitter'dan "Cizre de Yapılan Katliamlara Karşı Sessiz Kalmayacağız. Cızre'nin Hesabı Sorulacak..." diye yazan YDG-H ise patlayıcıları üstlendi, İstanbul'da 7 noktaya patlayıcı bırakıldığını savundu.




















Maltepe, Fatih ve Sultangazi'de bomba alarm?! - Milliyet.com.tr

- - - Aktualisiert - - -

[h=1]Maltepe, Fatih ve Sultangazi'de bomba alarmı![/h][h=2]İstanbul Maltepe'de Atatürk büstünün altına bırakılan süpheli paketten el yapımı bomba çıktı.

Fatih'te bir trafonun yakınına bırakılan paket patladı. Şans eseri ölen yada yaralanan olmadı.

Son olarak, Sultangazi'de otobüs durağına bırakılan paketten bomba düzeneği çıktı.

Terör örgütünün gençlik yapılanması YDG-H'ye ait olduğu iddia edilen twitter hesabından ise bir açıklama yapıldı. Örgüt açıklamada bombaları üstlendi, 7 ayrı noktaya patlayıcı bırakıldığı savunuldu.[/h]
0Sitene Ekle
İHA-DHA


Edinilen bilgilere göre, Maltepe Fındıklı Mahallesi Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Maltepe Fındıklı Zabıta Müdürlüğü önünde şüpheli bir paket gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, Atatürk büstüne bırakılan paketi inceledi ve üzerinde “Cizre’nin hesabı sorulacak” yazısı olduğunu gördü. Bunun üzerine çevrede geniş güvenlik önlemleri alan polis, bomba imha uzmanlarına haber verdi.

İstanbul’da bir bomba şüphesi daha







Olay yerine gelen bomba imha ekibi, özel kıyafetlerini giyerek pakete müdahale etti. Paketin fünye bağlanarak patlatılmasına karar verildi. Şüpheli paket geniş güvenlik önlemleri altında büyük bir gürültü ile patlatıldı. Yapılan incelmede şüpheli paketin içerisinde el yapımı parça tesirli bomba olduğu anlaşıldı.
Bombadan arta kalan parçalar, incelenmek üzere emniyete götürüldü.




FATİH'TE DE EL YAPIMI PATLAYICI

Öte yandan Fatih Millet Caddesi’nde bir trafonun yanında patlama meydana geldi. Patlama sonrası olay yerine çok sayıda polis ekibi ve bomba imha uzmanları sevk edildi.

Yapılan ilk incelemede patlama nedeninin el yapımı parça ve basınç etkili bir bomba olduğu belirlendi. Olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı.

Görgü şahitleri bir palama meydana geldiğini ve polisin olaya müdahale ettiğini söyledi

Çevrede geniş güvenlik önlemleri alan polisin incelemesi sürüyor.

SULTANGAZİ'DE BOMBA DÜZENEĞİ

Sultangazi'de şüpheli bir paket bomba imha robotunun yerleştirdiği fünye ile patlatıldı.

Yunus Emre Mahallesi, Adem Yavuz Caddesi üzerinde bulunan otobüs durağının yanına şüpheli bir paketi görenler durumu polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen polis ekipleri, paketin üzerinde YDG-H yazısını görmesi üzerine güvenlik önlemi alarak bomba uzmanı ekiplere haber verdi.

Olay yerine gelen bomba uzmanları, bomba imha robotu ile şüpheli pakete fünye yerleştirerek patlattı. Büyük bir gürültüyle gerçekleşen patlamada paketten piknik tüpü üzerine sarılı bomba düzeneği çıktı. Ekiplerin olay yerinde çalışması devam ediyor.

YDG-H ÜSTLENDİ

Twitter'dan "Cizre de Yapılan Katliamlara Karşı Sessiz Kalmayacağız. Cızre'nin Hesabı Sorulacak..." diye yazan YDG-H ise patlayıcıları üstlendi, İstanbul'da 7 noktaya patlayıcı bırakıldığını savundu.




















http://www.milliyet.com.tr/supheli-paketten-bomba-cikti--gundem-2000273/
 
500 Uiguren kommen in der Türkei unter.

[h=1]'Zulümden' kaçtılar, Türkiye'ye sığındılar[/h][h=2]Etnik ve dini baskı nedeniyle Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nden kaçtılar. Geride anne-babalarını, çocuklarını bırakanlar oldu. Kaçak yolları kullanarak ülkeden çıkış yaptılar, günlerce yürüyerek beş ülke aştılar. 500 Uygur Türkü'nün son durağı ise; Kayseri oldu. Kendilerine tahsis edilen bir lojmanda yeni bir hayat kurmaya hazırlanıyorlar.[/h]
"Neden kaçtınız" sorusuna hepsinin cevabı aynı; "Zulümden kaçtık..."
Onlar Çin’in Sincar Uygur Özerk Bölgesi’nde, kendi ifadeleriyle Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türkleri. Memleketlerini terk edip 12-13 ay süren zorlu bir yolculuğun ardından Türkiye’ye geldiler. Çoğu, aylar süren yolculuk sırasında, günlerce aralıksız yürümek zorunda kaldı. Açlıktan yaprak yedikleri oldu. Deniz yolculuğu sırasında beş yaşındaki bir çocuk okyanusa düştü.
Tek hayalleri ise Türkiye'ye varıp, çocuklarına güvenli bir hayat sağlayabilmekti.
Çoğu önce İstanbul'a sığındı ancak hayat şartları o kadar kolay değildi. İstanbul’da 5-6 Uygur ailenin bir arada kaldığı dairelere yerleştirildiler. Ardından Doğu Türkistanlılar Yardımlaşma ve Yaşatma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk’ün girişimi ile Kayseri Valiliği ve Belediye Başkanlığı’nın yardımı ile Uygur Türklerine yeni bir hayat tahsis edilmek üzere harekete geçildi. Uygur Türklerine birkaç hafta önce Kayseri’de daha önce Karayolları Lojmanları olarak kullanılan 100 dairelik site, geçici olarak tahsis edildi.
Yaklaşık 500 Uygur Türkünün bir süre burada yaşayacağı belirtiliyor. Birçok yardım kuruluşu gıda, ev eşyası yardımında bulunuyor, gönüllü doktorlar sağlık taraması yapıyor. Lojmanın bahçesi çoğu gün bir anda yardımlarla dolup taşıyor, lojman bahçesinde kurulan çadırda gıda malzemeleri toplanıyor.
Çocuklar ise soğuk havaya aldırmadan bahçede oyunda. Bir yılı aşkın süren zorlu kaçış yolculuğuna rağmen yeni hayata ilk alışanlar onlar. Yerdeki çamura aldırmadan kırık bir bisikleti sürmeye çalışıyorlar.
Farklı yollardan, son altı ay içerisinde Türkiye'ye gelen Uygur Türkleri artık güvenle yaşayacakları sıcak bir yuvaları olduğu için mutlular...
Al Jazeera Türk, Kayseri'de yeni bir hayata başlayan Uygur Türkleri'nin kaldığı lojmana gitti, sığınmacılarla konuştu.
Dinlerini özgürce yaşayamamaktan şikâyetçiler
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 10 milyon Uygur Türk'ü yaşıyor. Bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i Müslüman Uygurlar'dan oluşuyor.
Müslüman Uygurlar dinlerini özgürce yaşayamamaktan şikâyetçi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü; 2013'teki raporunda, Çin'i, bölgede yaygın bir etnik ayrımcılık, dini faaliyetlere yönelik baskı ve artan bir kültürel sindirme politikası uygulamakla suçlamıştı. Çin yönetimi ise bölgedeki şiddet olaylarından "terörist" olarak tanımladığı "ayrılıkçı grupları" sorumlu tutuyor. Rapora göre, bölgede uluslararası gözlemci kuruluş ve yabancı gazetecilerin de güvenlik gerekçeleri gerekçe gösterilerek çalışma yapmasına izin verilmiyor.
Geride bıraktıkları yakınları için endişeliler
'Vatanlarını nasıl terk ettiklerini, nasıl bir yolculuk geçirdiklerini' sormak istiyoruz ancak gazeteci olduğumuzu öğrenince konuşmak istemiyorlar. Geride bıraktıkları çocuklarına, yakınlarına zarar gelir diye korkuyorlar. Bu yüzden, ancak isimlerini ve yüzlerini gizleme koşuluyla konuşmayı kabul ediyorlar.
40 yaşındaki A.B.'nin hikâyesi film gibi. Doğu Türkistan’dayken esnaflık yaptığını söylüyor. Yedi çocuğu var. Aslında Çin'de çocuk kotası uygulaması var. "Çin’de yedi çocuk için nasıl izin aldığını' sorduğumuzda diğer dört çocuğunu Çin saklamayı başardığını, ancak kimlikleri olmadığını belirtiyor. Kalan bir çocuk ise Doğu Türkistan’dan kaçış sürecinde yolda doğmuş.
Neden kaçtığını ise şöyle anlatıyor:
"Orada yaşamamıza hiçbir imkân kalmadı. En basit örneği, eşim bir Müslüman olarak başını örtemiyordu, çünkü yasaktı. Çocukların Kur'an okuması, namaz kılmamız yasaktı"
DPP07DF0111143B46.jpg



A.B., 13 ay süren yolculuğu sırasında Malezya'da doğan çocuğunun resmini gösteriyor. [Fotoğraf: Güray Ervin]



"Sonunu bilmediğimiz bir yola çıkıyorduk"
Kendilerine yakın bölgelerde evlere baskınlar düzenlenerek arkadaşlarının öldürüldüğünü, sıra kendilerine gelecek korkusuyla kaçtıklarını anlatıyor. Pasaport alamadığı için o daha zorlu bir kaçış yolculuğunu seçmek zorunda kalmış. Ancak yanına sadece iki büyük çocuğunu alabildiği için üzgün. Diğer çocuklarını güvendiği arkadaşlarına emanet ettiğini gözyaşları içinde anlatıyor:
Diğer çocuklarımızı yanımıza alamadık. Çünkü sonunu bilmediğimiz bir yolculuğa çıkıyorduk. Nasıl bir şeyin bizi beklediğini bilmiyorduk. Riskli bir yolculuktu. Bütün çocuklarımı riske atamazdım... Düşünsenize ben babayım, üç çocuğum var geride. Sabah 7’de çıkıyorum evden akşama kadar çocuklarım hep aklımda. Çocuğunu terk etmek kolay değildir. Nasıl bir zulüm gördük ki çocuklarımızı geride bırakmayı göze aldık... 2013’ün Ramazan ayıydı. Arife gecesi bir camiyi bastılar. Aralarında 30 kadının olduğu 350 kişiyi öldürdüler. 700 kişi de kayıp. O saldırıda biri 78 yaşındaki amcam olmak üzere altı akrabam öldü.
Doğu Türkistan’dan film gibi kaçış hikâyesini ise şöyle anlatıyor:
28 gün saklana saklana kara yoluyla yürüdük. Çünkü bir Uygur Türkünün Doğu Türkistan’dan Çin bölgesine çıkması yasak. 28 günün sonunda Vietnam’a ulaştık. Burada insan kaçakçılarıyla anlaştık. Onların vasıtasıyla ormanlık arazide altı gün kimi zaman yürüyerek kimi zaman araçlarla Kamboçya’ya geçtik. Sonra Laos’a geçtik. Orada iki gün kaldık. Oradan da Talyand’a geldik. Burada sekiz gün kaldık. Güney Tayland’dan yine insan kaçakçıları vasıtasıyla bir gece yarısı küçük kayıklarla Malezya’ya geçtik.”
“Annenin feryadı hala kulaklarımda”
Malezya’ya geçerken bindikleri kayıkta kendileri ile birlikte kaçan bir ailenin beş yaşındaki kızları annesinin kucağından okyanusa düşmüş. “O annenin feryadı hala kulaklarımda” diyor, hiç kimse yüzme bilmediği için kızı kurtaramadıklarını anlatıyor.
Yolculuk boyunca yük olmasın diye yanlarına fazla yiyecek alamadıklarını, sadece yumurta, çerez, badem yediklerini, ormanlık alanda ise zaman zaman yaprak yiyip yağmur suyu içtiklerini söylüyor.
Anlattığına göre yaklaşık 3 ay sonra ulaştıkları Malezya’da dokuz ay geçirdiler. Ancak burada kendilerini başka bir macera bekliyordu. Sahte pasaport temin ederek Türkiye’ye gitmek için havaalanına giden aile, pasaportun sahte olduğu anlaşılınca eşi ve çocuklarıyla birlikte üç ay hapis yattı. Bu arada hamile kalan eşi de yedinci çocuklarını hapishanede dünyaya getirdi.
Uygur Türkü oldukları için Türkiye Büyükelçiliği’nden yardım istediler. Dört ay kadar İstanbul’da kalan Ahmet Batur ailesi bundan sonra Kayseri’de Uygur Türklerine tahsis edilen lojmanda kalacak.
DPP07DF0111150A50.jpg



Kayseri'Maradona lojmanda evlerin arasında Türk ve Doğu Türkistan bayraları asılı. [Fotoğraf: Güray Ervin]



“Yolculuğumuz 11 ay sürdü”
M.K. ise, 25 yaşında. Üç çocuğu var. Türkiye’ye üç ay önce geldi. O da pasaportu olmayıp kaçak yollarla Doğu Türkistan’dan çıkanlardan. Onun da gerekçesi aynı. “Doğu Türkistan’da inanılmaz bir zulüm var, hiçbir dini özgürlüğümüz yok. Mescide gitmek yasak. Babam 10 sene hapis yattı. Ben de 2-3 kere kısa süre yattım. Sebebini bilmiyorum evden alıp götürdüler.” diyor.
Türkiye’ye ulaşması 11 ay sürmüş. Kaçakçılarla anlaşarak Doğu Türkistan’dan Çin'e geçtiğini; Vietnam, Kamboçya ve Laos’a gittiğini anlatıyor:
Çoğu zaman bir şey yemedik. Doğu Türkistan’dan Malezya’ya geçişimiz 2-3 ay kadar sürdü. Çocuklar yedi. 4-5 gün, günde bir öğün bir şeyler yedik. Bazen ormandaki yaprakları yedik. Ancak Vietnam’da 11 arkadaşım kaçak geçtikleri için öldürüldüler. Eşim ve iki çocuğumla biz kurtulduk. Günlerce yol yürüdük. Eşim Malezya’da hamile kaldı. Türkiye’de iki ay önce doğum yaptı.
DPP07DF0111150C40.jpg



Lojmanın bahçesinde kurulan çadırda yardım dernekleri gıdalar yer alıyor. [Fotoğraf: Güray Ervin]



3 çocuğumu anneme emanet edip kaçtık”
Y.G. ise 45 yaşında bir diş hekimi. Beş çocuğu var. Aynı zamanda hafız olduğu için Doğu Türkistan’da çocuklara gizlice hafızlık eğitimi verdiğini söylüyor. Ülkede çocuklara Kur’an eğitimi vermek yasak olduğu için birkaç kez yakalanıyor ve ceza alıyor. Birkaç şehir değiştiriyor ancak en sonunda diş hekimliği diploması elinden alınıyor. Şehir değiştiriyor. Kendine yeni bir iş kuruyor. Bu sefer açtığı dükkân kapatılıyor. 2006 yılında Pakistan’a gidiyorum diyerek aldığı pasaportla hacca gittiği için pasaportunun elinden alındığını söylüyor. Üzerine para cezası ödüyor.
Kendi deyimi ile yaşadığı zulümden bıkıyor ve ülkeden kaçıyor. Ancak bu o kadar kolay olmuyor:
İki çocuğumu yanıma alabildim. Çünkü onlara pasaport çıkarttırabildik. Kişi başı 6 bin 500 dolar rüşvetle pasaport çıkarttım. Diğer çocuklarımı anneme emanet ettik.”
Geçen Ramazan ayında çocuklarını bıraktığı şehirde bir camiye saldırı olduğunu 3-4 bin kişinin öldürüldüğünü anlatıyor. Ancak çocuklarına ulaşamıyorlar. İki ay önce memleketlerinden gelen bir tanıdık vasıtasıyla büyük oğullarının hayatta olduğunu öğreniyorlar.
Ancak hala geride kalanlardan haber alabilmiş değiller..,
 
Internetzensur in der Türkei

Regierung will Sperren selber verhängen

20.1.2015, 16:18 Uhr

Die türkische Regierung lässt beharrt auf stärkere Internet-Kontrolle. Die regierende AKP soll unliebsame Websites ohne Gerichtsbeschluss sperren können.

(dpa) Nach mehreren gescheiterten Versuchen will die regierende islamisch-konservative AKP in einem neuen Anlauf die Kontrolle des Internets in der Türkei verschärfen. Der Abgeordnete Kerim Özkul reichte einen entsprechenden Vorschlag zur Änderung des Internetgesetzes ein. Der Entwurf war am Dienstag auf der Website des Parlaments abrufbar.

Gerichtsentscheid erst nach Sperrung


Demnach soll die staatliche Telekommunikationsbehörde TIB auf Anordnung des Ministerpräsidenten oder zuständiger Ministerien Internetseiten ohne Gerichtsbeschluss sperren lassen dürfen. Voraussetzung ist, dass die zuständige Person die «nationale Sicherheit» oder die «öffentliche Ordnung» gefährdet sieht.
Internetanbieter müssen die Anweisung zur Sperrung von Webseiten innerhalb von vier Stunden umsetzen. Innerhalb von 24 Stunden muss die Entscheidung einem Gericht vorgelegt werden. Bestätigt das Gericht die Sperrung nach 48 Stunden nicht, wird sie automatisch aufgehoben.
Im September 2013 hatte das türkische Parlament einer ähnlichen Gesetzesänderung zugestimmt. Das Verfassungsgericht hob die Verschärfung des Gesetzes jedoch wieder auf.

Internetzensur in der Türkei: Regierung will Sperren selber verhängen - Digital Nachrichten - NZZ.ch


Also, um 18 Uhr einige "nette" Erdogan-Karikaturen oder Bilder im BF posten:

B7LJ4bnIAAARNs_.jpg:small

Proteste-gegen-Erdogan-13-06-23-sw.jpg


Um 19 Uhr liest es einer in einem Ministerium, sieht die "öffentliche Ordnung" bedroht und ruft beim Anbieter an...

Spätestens um 23:30 wird das BF dann in der Türkei abgeklemmt - schade, einige User würden mir fehlen...:toothy2:





 
Sie haben keine Berechtigung Anhänge anzusehen. Anhänge sind ausgeblendet.


"Rache für Cizre"


Jüngste Bombenfunde in Istanbul deuten auf YDG-H hin

Am Sonntag gab es in Istanbul in mehreren Bezirken Bombenalarm. Zu den Anschlagsversuchen bekannte sich die PKK-Jugendgruppe YDG-H. Anlass sollen die jüngsten Ausschreitungen in der südöstlichen Provinz Şırnak gewesen sein. (Foto: Zaman)

Die Polizei in Istanbul ist in Alarmbereitschaft versetzt worden, nachdem am Sonntag in Teilen der Stadt Sprengkörper gefunden wurden, die auf Anschlagsversuche im Zusammenhang mit den jüngsten Ausschreitungen im Südosten der Türkei hindeuten.​
Im Bezirk Maltepe auf der asiatischen Seite der Stadt wurde eine verdächtige Schachtel entdeckt, die auf einer Atatürk-Statue hinterlassen wurde. Sicherheitsteams und ein Bombenentschärfungsdienst wurden umgehend an den Tatort gerufen. Dort soll auch ein Schreiben aufgefunden worden sein, in dem es hieß, diejenigen, die für die Ereignisse von Cizre verantwortlich wären, würden zur Rechenschaft gezogen.

Nachdem unter hohen Sicherheitsvorkehrungen die Sprengvorrichtung entschärft worden war, eruierte die Polizei, dass es sich dabei um eine handgebastelte, druckinduzierte Granate handelte, die aus leichteren Flüssigkeitszylindern zusammengesetzt war und Benzin enthielt. Die Bombenteile wurden zur weiteren Untersuchung ins Kriminallabor verbracht.​
Darüber hinaus explodierte eine Bombe auf der Millet-Prachtstraße im Bezirk Fatih. Glücklicherweise kamen keine Personen zu Schaden. Die Polizei hat ihre Ermittlungen zu dem Vorfall aufgenommen.

YDG-H hatte über von ihr kontrollierte Siedlungen „Autonomie“ ausgerufen

Im Bezirk Sultangazi wiederum wurde eine weitere Bombe in einem verdächtigen Paket gefunden, das zwei maskierte Personen an einer Bushaltestelle zurückgelassen hatten. Die Polizei sperrte unmittelbar nach ihrem Eintreffen das Gebiet ab, nachdem Bürger sie über den Gegenstand in Kenntnis gesetzt hatten.

Auf dem Paket fand sich ein Schriftzug „YDG-H“, der auf die Bewegung der Revolutionären Patriotischen Jugend hindeutet, die so genannte Polizeieinheit der verbotenen Kurdischen Arbeiterpartei (PKK), die in Teilen des Südostens der Türkei einige Siedlungen kontrolliert und im Herbst letzten Jahres schon einmal über einige davon die „Autonomie“ ausgerufen hatte. Die Bombe wurde von der Polizei entschärft.

An sieben Orten sollen in Istanbul Bomben versteckt worden sein

Auch in Istanbuls Arbeiterviertel Kasımpaşa gab es einen Bombenalarm. Drei Personen wurden von der Polizei verfolgt und warfen zwei Taschen auf die Straße, ehe sie Schüsse auf die Polizeibeamten abgaben. Der Polizei gelang es, drei Personen festzunehmen, während ein Bombenentschärfungsteam herbeigerufen wurde.

Unterdessen wurde auf einem angeblich von der YDG-H betriebenen Twitteraccount mitgeteilt, dass insgesamt sieben Bomben an sieben unterschiedlichen Plätzen in Istanbul deponiert worden wären. Man habe diese über die Stadt verstreut, um „Rache für die Massaker in Cizre“ zu nehmen. Im Zuge von Ausschreitungen waren dort und an anderen Orten der Provinz Şırnak sowie im gesamten Südosten im Laufe der letzten Monate mehrere Jugendliche getötet worden, als Proteste gegen die Syrienpolitik der Regierung in Ankara eskalierten.

Auch in den Bezirken Alibeyköy, Mecidiyeköy und Bayrampaşa sollen Bomben hinterlassen worden sein, hieß es in einem Tweet. Aufgefunden wurden dort jedoch keine.

___________________________________________

Bei dem Massaker von Cirze, was kein Massaker war handelt es sich um die Aufstände dieser Organisation. Sie gingen neben bei auf Polizeistatione los und haben in der umliegenden Gegend Schulen abgesperrt oder Molotws reingeschmissen. An den 4 Tagen Chaos im Südosten waren sie mit Kalashnikovs auf den Straßen beteiligt und haben sich neben der Armee auch mit der Kurdischen Hizbullah im Land Gefechte geliefert. Nach wenigen Tagen hatte die Armee dort wieder alles unter Kontrolle.

Hier habt ihr eure PKK, ihre freunde dieser dreckigen Organsiation. Wie sie am Ende auch noch lügen, zum Glück waren wir schneller vor Ort. Wie kann man zudem eine Autonomie ausrufen, wenn dort immer noch unsere Armee tag für Nacht unterwegs ist :facepalm:

Ich sag doch einfach abschieben :facepalm:
 
Zurück
Oben